BU AŞK BİZİ CANLI TUTACAK
Yedi günün üç tanesi dolu dolu bir tek konuya ayrılıyorsa, ilgilenseniz de ilgilenmeseniz de hayatınızda önemli bir yer kaplıyor demektir. Hangi konu? Futbol... Herkesin futbola baktığı ve bulunduğu yer ayrı ayrı. Kimisi uzaktan bakarak arasına mesafe koyuyor, kimisi yüzünü ekşitiyor, bazısı küçümsüyor. Bunlara saygı duyuyoruz ama işimiz olmaz diyoruz... Futbolun gücünü ve cazibesini inkâr etmek anlamsız. Ülkemizin çok ünlü bir aktörü demişti ki "Futbolla hiç ilgilenmedim, takım tutmadım ama çok merak ediyorum. Böyle bir heyecandan ve renkten mahrum kalmak aslında bir tür sakatlık gibi..." Ben kendisini bir maça götürme sözü vermiştim ama bir türlü gerçekleşmedi. Umarım bir gün olur...
Kişisel olarak benim futbolda bulunduğum yer tam da bu renkliliğin ortası işte. Çok bilmiş futbol yazarları ve yorumcularının taktik-teknik analizlerini, tepeden bakan bilgiç tavırlarını, bütün o 'Ben demiştim' diyebilme iştahlarını, kışkırtıcı alaycılıklarını artık asla önemseyip izlemiyorum ve üstelik de tüm bunları yapanların arasında hâlâ 'raakip' diyenlerin olmasını sektörel bir şaka olarak görüyorum... Radikal'in spor sayfasında yazan ve benim de çok büyük beğeniyle ve tebessümle okuduğum Erkan Goloğlu'nun yazısında adım geçince 'kendim ve futbol' hakkında düşündüm biraz. Futbolun ve futbol takımlarının renklerini soldurup, kupkuru iki analizden ve karanlık bir nefret çukurundan ibaret hale getirmeye çalışanlara inat, dedelerden miras aldığımız o renkleri ışıtmak ve iki yürek atışı arasında bile aklımızdan çıkmayan bu sevgiyi onların çamurlu ayakları altında ezdirmemek gerektiğine inanıyorum. Ve tam zamanı; her yazısını bu hesapsız ve kocaman renk aşkıyla dokuyan ve hem ne demek istediğimin hem de olmak istediğimin ince bir örneği olan Feryal Pere'ye selam ve sevgilerimi gönderiyorum...
Bir kitap çıktı. Bozkurt K. Yılmaz yazmış ve adı 'Bu Aşk Bizi Canlı Tutacak'. Kitabın kapağında ayrıca 'Fenerbahçeli Olmak' altbaşlığı var ama bu o kadar da önemli değil. Bir Galatasaraylı ya da Beşiktaşlı da yazabilirdi. (Fenerbahçeli olması beni ayrıca mutlu etti o başka.) Taraftarı olduğu takım ve gönül verdiği renklerle arasına hiçbir dış etkiyi ve üçüncü sesleri sokmadan sadece kendisiyle onun arasındaki aşkı anlatıyor. Bir futbol takımı insanlaştırılmaz ve sanki bir sevgiliymiş gibi anlatılmaz mı diyorsunuz? Çok yanıldığınızı söyleyebilirim. Ve hatta bunun da ötesine gidip, renk aşkının bir insana duyulan aşkı çoğu zaman net bir skorla 3-0 yendiğini bile iddia edebilirim...
Bozkurt K. Yılmaz, bir futbol kitabından öte, edebiyata göz kırpan ve tamamen insan hallerini, duygularını, coşkularını, hüzünlerini ve gündelik işlerle ilişkileri sarıp sarmalayan bu, taraftar olmanın en derin ama en saf durumlarını sokağın tam içinden aktarıyor. Gündelik programlarınızı biraz da tuttuğunuz renklere göre mi ayarlıyorsunuz? Bu kitap sizi anlatıyor. Ya da 'Yaa siz manyak mısınız, nedir bu futbol futbol' diyenlerden misiniz? İşte anlama fırsatı. Ben mi? Kıskandım, çünkü bunca futbol şamatası arasında tam da benim yazmak isteyeceğim bir kitaptı... Tren kaçtı...